27 Ağustos 2014 Çarşamba

Bu Nasıl İş?: One Pot Pasta

Uzunca bir süredir denemek istediğim bir tarif vardı. 'One Pot Pasta', çevirmek gerekirse tek tencere makarnası. Blog alemine Martha Stewart'ın hediyesi olan bu tarif, makarnayı ve sosu ayrı ayrı pişirme, süzme ve buluşturma aşamalarını ortadan kaldırıyor. Gerekli tüm malzemeyi (su dahil) bir tencereye ekliyorsunuz ve makarna suyu çekene dek pişiriyorsunuz. Böylece hem makarnanın lezzeti süzülen suyla akıp gitmiyor, sosa müthiş bi kıvam katıyor, hem de makarna tüm sosu içine çekiyor. 

İlk başta tarifi deneme cesaretim pek yoktu açıkçası. Evde akşama yemek olmayan bir gün "deneyeyim; olmazsa kahvaltı yaparız" diye düşünerek yaptım. Sonuç? Oldukça başarılı! Çok lezzetli oldu, normal makarnaya göre daha lezzetli bile diyebilirim. Yapılışı da oldukça kolay, sadece pişerken çoğunlukla başında olmak gerekiyor o kadar. Ama en sonunda, yarım saatte müthiş lezzetli bir yemek hazırlamış oluyorsunuz :)

Ben tarifi Martha Stewart'ın sitesinden uyarladım. Tarifin ölçüleri kullanacağınız malzemeye göre değişiklik gösterebilir, örneğin ekleyeceğiniz suyu hem makarnanın çeşidini ve büyüklüğünü, hem de domateslerin salacağı suyu düşünerek eklemeniz gerekir. Ben yine de kullandığım ölçülerle bir tarif yazacağım ki fikir versin. 

Geniş bir yapışmaz tabanlı tencereye; yarım paket (250-300 gr.) yassı spagetti, 3 adet küp doğranmış salkım domates, bir küçük piyazlık doğranmış soğan, iki diş ince doğranmış sarımsak, bir adet ince doğranmış köz biber turşusu, bir kaç yaprak taze fesleğen, iki çay kaşığı kadar tuz, taze çekilmiş karabiber, bir çay kaşığı kekik ve 6-7 yemek kaşığı zeytinyağını ekleyin. Üzerine 4 su bardağı normal sıcaklıkta suyu ekleyin, kapağını kapatıp ocağın üstüne alın. Sürekli kontrol edip arada karıştırarak pişirmeye başlayın, bir süre sonra aşağıdaki gibi olacak:


Bundan sonra makarnanızın diriliğini kontrol ederek suyunu çekene dek pişirin. Dilerseniz parmesan veya kaşar rendesi ile sıcakken servis edin  

*Suyun yetmeme ihtimaline karşı eklemek için bir tarafta kaynar halde su tutmanızı öneririm, ben pişirme aşamasında yarım bardak kadar daha ekledim. 
*Kapağı kapalı tutun ki buharla üstte kalan makarnalar da pişebilsin. İki dakikada bir kontrol etmeniz ve karıştırmanız yeterli olur.

Çok kolay, lezzetli ve doyurucu bir tarif. Bence hemen yapın! Hadi koşun koşun!


18 Ağustos 2014 Pazartesi

Bir Eldiven Bir de Kek: Bademli Yaz Keki


arkadaşlar hazır mısınız?
"Tatlı tarif istiyoruuum" dediğini duyar gibiyim İki Mutfak! Tabi ki ben kendim uyduruyorum ama bence tatlı tarif zamanı gelmiş bloğun.

robot gibi robot
Mutfak robotunda yapıldığı için hemencik yapılabilen bir kek tarifi vereceğim bugün. Oldukça lezzetli, mis gibi badem kokan, yumuşacık, ağızda eriyen bir kek. O yüzden adını yaz keki koydum. Yanında dondurmayla da nefis oldu. Yaparken aklıma gelmedi ama içine mevsim yazsa vişne, böğürtlen, ahududu gibi ekşi meyve taneleri, mevsim kışsa tarçın, haşhaş, portakal ve limon kabuğu eklenebilir. Hatta eklenmeli! Nefis olur nefis!

mis gibi kek
150 gr kabuğu soyulmuş tuzsuz badem (kavrulmuş olursa daha çok lezzet verir)
Bir su bardağından bir parmak az un
3/4 su bardağı toz şeker
1 paket kabartma tozu
bir tutam tuz
150 gram eritilip soğutulmuş tereyağı
3 yumurta
2 paket vanilya

Tuzsuz bademleri eğer kabukları üstündeyse bir miktar kaynar suda bekletip soğuk sudan geçirin ve kabuklarını soyun. Fırını 160 dereceye ayarlayın.

Bademleri mutfak robotu haznesine alıp, bademler incecik olana dek robotu kısa aralıklarla çalıştırın. Sonrasında un, şeker, tuz ve kabartma tozunu da ekleyin ve robotu tekrar çalıştırın. Bu sayede bir öncekinde tam olarak ufalmayan bademler de iyice çekilmiş olacak. Sonrasında tereyağını ekleyin ve yine kısa aralıklarla, tereyağ kuru malzemelerle karışana dek robotu çalıştırın. Arada gerekirse açıp bir spatula yardımıyla haznenin kenarlarında kalan malzemeyi içer doğru sıyırın. Malzemeler bıçağın etrafında toplanmaya başladığında 3 adet yumurtayı ekleyin 1 dakika kadar daha robotu çalıştırın. Yumurtalar tamamen hamura karışınca vanilyayı ekleyin ve robotu son bir kez daha 10 sn kadar çalıştırın. 20-25 çapında bir kalıbı yağlayın ve harcı kalıba alıp üzerini düzleyin. Isınmış fırına atıp, 45-50 dk. kadar, üzeri güzelce kızarana ve kürdan testini geçene dek pişirin. 

babamın diktiği bu eldiven 15 yıllık :)
Kalıbı fırından aldıktan sonra 1 saat kadar soğumasını bekleyin ve dilediğiniz şekilde servis yapın.
Afiyetler, bon apetitler!!

8 Ağustos 2014 Cuma

Halamın Lazanyası

Merhaba sevgili kolay ama kolay gibi görünmeyen yemek sever iki mutfakçılar. Bu seferki tarifim kolay lazanya. Tarif halamdan yapması benden.

Bizim ailede (eminim birçok ailede de) bazı yemekler kişilerin adları ile bilinir ve söylene söylene artık yemeğin adı öyle gider. Mesela "Esra'nın yanık keki" çok meşhurdur bizde. Zamanında yengemin yaptığı güzel kekin yanması, buna rağmen hala güzel olması, tarifin elden ele dolaşması, kekin de bir şekilde bu isimle anılması sonucu literatürümüze girmiş bir kek ismi. Ben de bu lazanya tarifini "halamın lazanyası" adını verdim. Lütfen olur da yapmaya kalkarsanız adını bu şekilde nesilden nesile aktarın, üç kuruşluk yemek blogumuzla benim de yemek dünyasına bir izim olsun.

Tarife geçmeden malzemelerimizi sayalım;

12 yaprak lazanya (ben Barilla marka kullandım, diğerleri nasıldır hiçbir fikrim yok)
1 paket domates çorbası (hazır çorba sevmiyorum ama bu tarifin beşamel sos veya lazanya sosu olmadan yapılabilmesi için püf nokta bu çorba)
400 gr kıyma
250 gr rendelenmiş kaşar peyniri
1 büyük boy domates
1 kapya biber
1 büyük boy soğan
zeytinyağı+azıcık tereyağı
karabiber
kırmızı toz biber
kimyon (baharatlar isteğe göre çeşitlendirilebilir, bence hiçbir sakıncası yok)
tuz

Önce çorbayı tarife uygun şekilde pişiriyoruz. Hazır çorba tarifi vermeme de gerek yok herhalde o kadarcık öğrenmişsinizdir hohoyt. Bir taşım kaynatıp ocaktan alacağız.

Çorba pişerken bir yandan da bir tencere içerisinde kıyma ve ince ince kıydığımız soğan, domates ve biberi zeytinyağı ve tereyağı ile kavuruyoruz. Baharatlarını de ekledikten sonra azıcık daha kavurup bu işlemi de alnımızın akıyla tamamlıyoruz.

Küçük boy (tam ölçü veremiyorum malesef ama 2 lazanya yaprağı yan yana biri de ucundan hafif kırarak diklemesine sığacak boyda) dikdörtgen bir borcam içerisine en alta ve en üste lazanya olacak şekilde lazanya-kıyma-lazanya sıralaması ile 3 kat kıymayı yayıyoruz. Her kıyma katına kaşar peyniri koyuyoruz.Toplamda 3 kat kıyma 4 kat da lazanya sermiş olmanız gerekiyor.

Serme işlemi de bittikten sonra pişirdiğimiz çorbayı kepçe yardımıyla borcamı tamamen dolduracak kadar lazanyamızın üzerine döküyoruz. Kepçe ile dökmek önemli, tencereden laapppss diye boşaltırsanız lazanyalar yerinden oynayabilir. Son olarak da en üste kalan kaşar peynirimizi yayıyor ve fırınına veriyoruz. Benim fırın bu aralar sapıttığı ve pişirmediği için ben 240 C ye ayarladım ama normal bir fırına 200-220 C'de de pişer diye tahmin ediyorum.
hello italia

çok da iyi oldu çok da güzel oldu

Kolaymış dimi? Sizi gidi keratalar kaptınız yine bomba tarifi ;)

Hadi bakalım afiyet olsun.

4 Ağustos 2014 Pazartesi

Evde Yoğurt Yapmak

Merhabalar tatilden dönen ıstakoz renkli iki mutfakçılar. Güneşe sereserpe yatıp cayır cayır yanıp, sonra da gelip benden deva isteyeceğinizi bildiğimden, tatilde evde kalan kişi olarak üşenmedim ve tam bir kilo yoğurt mayaladım! Hadi yine iyisiniz, güveç yoğurdu hem de :)

domestik tariflerde tahta kaşık kullanma zorunluluğu :)
Sanıyorum en yaratıcı, en çalışkan ve en üretken yanlarım mutfaktayken ortaya çıktığından mutfak işlerini çok seviyorum. Yemek yapmak zaten ayrı ama, dışarıdan almaya alışılan bir şeyi evde üretmek ayrı bir heyecan veriyor bana. Sütü mayalayıp dört saat sonra yoğurda dönüştüğünü gördüğümde dans etmeye başlamam da sanıyorum bundan. Bana göre mutfak emeğinizin tam karşılığını kat kat alabildiğiniz, mutluluk verici bir yer :)

Hazır yoğurtlar ile bir sıkıntım yoktu aslında ama bu kadar kolay olduğunu bilseydim herhalde çok daha önceden yoğurt yapmayı denerdim. Güzel kıvamlı bir yoğurt için püf noktalarına dikkat etmeniz yeterli oluyor.
Öncelikle tabi ki bulabilirseniz doğal süt ve maya için ev yapımı yoğurt kullanın. Maalesef bende ikisi de yoktu. Çıkıp komşularda ev yapımı yoğurt arayacak halde de değildim. Ne de olsa ısınma antrenmanı diye pastorize paketli süt ve market yoğurdu ile mayaladım. Artık bundan sonrakilerde günlük süt ve ev yapımı yoğurdumu kullanarak devam edeceğim (ya da tembellik edip devam etmeyeceğim, şimdi emin olamadım bak kendimden :)).

Yoğurdun yapımı değil ama bekleme araları uzun sürdüğü için, zamanlamayı buna göre planlamanız iyi olur, ben öğlen 12'de işe başlayarak sütü kaynattım, 1'de mayaladım, 5'te dolaba koydum ve ertesi sabah hazırdı.

Peki yoğurt nasıl mayalanır?
Efendim öncelikle çelik bir tencereyi su ile çalkalayın. Bu sayede sütün dibi tutmayacak. Sonra 1 litre sütü tencereye boşaltıp içine çelik bir kepçe koyun ve arada bir karıştırarak harlı-orta ateşte kaynama noktasına getirin. Kaynadıktan sonra orta ateşte 8-10 dk. daha karıştırarak kaynatın, bu sayede sütün içindeki su buharlaşıyor ve yoğurt daha kıvamlı oluyor. Sonra, yoğurdu sıcak tutmak için kullanacağınız bir battaniyenin içine temiz bir mutfak bezi serip yoğurdun yatağını hazırlayın. Yoğurt mayalayacağınız kaba (ben toprak bir kap kullandım, cam veya porselen de kullanabilirsiniz) sütü dökerek kabı bezin üzerine koyun ve sütü bir miktar soğumaya bırakın. Sütün mayalama ısısı önemli. Serçe parmağınızı sütün içine daldırıp 5 sn. kadar beklediğinizde elinizi yakmayacak ancak hafif ısırır sıcaklıkta olmalı. Derece veremeyeceğim kusura bakmayın, ben de böyle ölçtüm. O serçe parmak o süte girecek bir şekil. Sütün hazır olduğunu hissettiğinizde, bir tatlı kaşığı yoğurda 5-6 tatlı kaşığı ılık sütten ekleyip mayanızı oluşturun. Sonra mayayı incecik akıtarak sütün üstünde gezdirin. Bir iki kere karıştırın. Kabın üzerine bir süzgeç kapatın ve kabı temiz bez ile sarın (bu sayede buharlaşma sağlanıyor ve yoğurt sulanmıyor). Sonra battaniye ile de sarın ve mayalanmaya bırakın. Dört saat (kışın 6-7 saat) sonra, süt olarak bıraktığınız arkadaşınız size yoğurt olarak gülümseyecek! Ama hala yolculuk bitmedi. Kabın kapağını kapatarak (ben kağıt bir havlu örttüm ve üzerine yine süzgeç kapattım) fazla sarsmadan buzdolabına kaldırın ve en az 12 saat dokunmayın.

kendim yaptım diye demiyorum, çok lezzetli yoğurt 
Sabaha yoğurdunuz hazır bile! Afiyet olsun!

2 Ağustos 2014 Cumartesi

Domates Hiç Uyur Mu? : Köz Domates Çorbası



Günlerden birinde, akşamüstü hava çok sıcak olunca domatesler gözkapaklarını açamaz hale gelmişler. Bunu gören Gordon Ramsay adındaki mutfak cini domateslerin üstüne biraz şeker, biraz soğan, biraz sarımsak örtmüş, ağızlarının tadı yerine gelsin diye zeytinyağı ve baharatla beslemiş, sonra da rahat rahat uyusunlar diye onları fırına vermiş.

Sonra ne mi olmuş? Domatesler bu güzel uykudan çok lezzetli uyanmışlar. Öyle güzel kokuyorlarmış ki, Gordon ancak bir yaz çorbasının böyle güzel kokabileceğini anlamış ve uykusunu alan güzel domateslerden bir çorba yapıvermiş...


Çorbanın hikayesi biraz uyduruk belki ama kendisi pek lezzetli. Yapımı da çok kolay: 5 adet domatesi ikiye bölüp kesik kısımları yukarı gelecek şekilde bir fırın kabına dizin. İnce doğradığınız bir adet soğan, birkaç diş sarımsak, biraz tuz, karabiber ve kekik ile bir tatlı kaşığı toz şekeri üstüne serpin. Son olarak zeytinyağını gezdirin ve 180 derecelik fırında 30-40 dakika kadar pişirin. Domatesler közlenip yumuşadıklarında bir tencereye alın. Gerekirse sıcak su veya varsa et suyu/tavuk suyu ekleyin ve bir taşım kaynatın. Blenderdan geçirip tuz ve karabiberini ayarlayın. Ben bu aşamada kekik dalları ve kabukları ayırmak için süzgeçten de geçirdim. Çorbanız hazır bile, afiyet olsun!

Bu tarif de sağlıklı beslenip sağlıklı yaşama kararı alan ve neler olup bittiğini birkizinbohcasindakibitkileri.blogspot.com.tr 'den bize haber veren Fikriye'ye gelsin :)

2 Temmuz 2014 Çarşamba

Manavda süpriz yapan ot demeti ve Reyhan Şerbeti

Merhaba.



Vallahi şaştım da kaldım! Reyhan dediğin benim bildiğim kurusu et yemeğine, börek içine, tazesi salataya konan güzel kokulu bir ottur; hatta aslında mor fesleğendir.


Ben nereden bileyim bir demet taze reyhan sıcak su ve limon tuzu ile buluşunca ortaya pembe pembe bulutlar çıkacak, dünyanın en tatlış renkli içeceği oluşacak?



Ramazan girince yerli yemek bloglarında da iftarlık tarif verme eğilimi başladı. Bu furya sayesinde Pazartesi günü reyhan şerbeti tarifi birkaç yerde karşıma çıkınca, "bir ara reyhan bulursam yapayım bari" diye düşünmüştüm. Akşam eve dönerken uğradığım manavda yeşillik alırken, aaa, yalnız başına tezgahta beni bekleyen bir demet reyhan buluverdim! Buraya kadar hikaye çok yolunda gidiyormuş, evren ben şerbet yapayım istiyormuş gibi görünebilir. Beni biraz bilenleriniz ise eve gelip, evde limon tuzu olmadığını fark ettiğimi; hadi üşenmeyeyim diyerek limon tuzu almaya çıktığımı, oruçlu halde dil dışarıda eve dönüp bir anda dolapta gram toz şeker olmadığını gördüğümü; yıkadığım reyhanları dolaba kaldırıp şerbeti yapmayı Salı akşamına bıraktığımı, ancak o gün de kaynar suyla yapılan şerbet soğumadığı için tadamadığımı ve ancak bugün içebildiğimi az çok tahmin etmişlerdir : ) Üç günlük emeğim var bu şerbette! Ama tadı da bir enfes oldu, beklediğimden çok daha güzel, oldukça ferahlatıcı, hiç iç baymıyor. : )


Efendim, bir demet reyhanı güzelce yıkayıp yapraklarını ve saplarını elinizle enikonu koparın. Bir cam kaseye ya da sürahiye alıp üstüne 7 çorba kaşığı toz şekeri, bir çay kaşığı kadar limon tuzunu, yarım limonun kabuğunu, varsa bir tarçın kabuğunu ve 2 litreye yakın kaynar suyu ekleyin. Ağzını kapatıp 15-2o dk. kadar dinlendirin. Sonrasında süzün ve iyice soğutarak servis yapın.



Afiyet olsun!


17 Haziran 2014 Salı

Refika Hamburgeri

Siz de Refika'yı çok sevmiyor musunuz allah aşkına? Ben çok seviyorum. Ben genel olarak sevdiği şeylere aşırı bağlanan, ondan bahsederken gözleri ışıl ışıl olan insanları çok seviyorum zaten. Refika da yemek yapmayı o denli seviyor ki, bırakın içi içine sığmayı, kendisi mutfağa sığamıyor, hop orda hop burada, kamera karşısında kıpır kıpır :) Gidip sarılasım geliyor. Yirim :)

Yemek yapmayı ne kadar çok sevsem de bazen (özellikle yemek saati yaklaştıysa, ev dağınıksa, ocak silinecekse, malzeme yoksa) yemek yapasım hiiiç gelmiyor. Dışarıdan yemek söylemek de hem lezzet hem de maddiyat açısından hiiiç mantıklı gelmiyor. Böyle akşamlardan birindeyseniz (ve evde malzemeler varsa) dışarıdan hamburger söylemek yerine bir Refika Hamburgeri yapıverin benim gibi. 

Bu hamburgeri ilk yaptığımda Yeşimler bizde yemekteydi, onların da onayını almış bir tarif. Ha gerçi bu bilgi ne işinize yarar onu bilemiyorum heheh. Çok lezzetli, "butik" denen hamburgercileri aratmayan nefis bir tarif. 

(tarifin orijinali burada)

2 kişilik hamburger için:
250-300 gram dana döş kıyma
1,5 tatlı kaşığı dolusu hardal
1,5 tatlı kaşığı dolusu pekmez
1,5 tatlı kaşığı elma sirkesi
2 tatlı kaşığı galeta unu
tuz-karabiber

2 yemek kaşığı zeytinyağı
2 hamburger ekmeği
Ve dilediğiniz yan malzemeler: ızgara soğan, marul, domates, turşu, kapya biber, mayonez, kızarmış patates, soğan halkası vs...

bir köftenin anatomisi

Hamburger için gerekli olan malzemeleri çok fazla yoğurmadan bir araya getirin. Vaktiniz varsa, buzdolabında 30-40 dk. kadar dinlendirin. Sonrasında ikiye bölerek ekmeklerden biraz daha büyük köfteler yapın. Köftelerin ortalarını kenarlarından daha ince yapın ki daha kolay pişsin. Hafifçe kızdırdığınız zeytinyağında önce köftelerin her iki yanını mühürleyin. Sonrasında eti nasıl seviyorsanız o şekilde pişirin. Ben iyi pişmiş sevdiğim için ilk mühürlemeden sonra tavanın altını biraz kısıp üzerine bir kapak kapatarak pişiriyorum. Böylece içleri iyice pişiyor. Hamburgerleri pişirirken çok fazla oynamaz/çevirmez ve özellikle üstlerine spatula ile bastırmazsanız (genelde karşı konması zor bir harekettir) yumuşacık sulu ve lezzetli köfteleriniz oluyor. İsterseniz köfteleri indirmeden bir dakika önce üstlerine birer dilim peynir (kaşar-cheddar) ekleyebilirsiniz.

hamburgerin saz arkadaşları

Köfteler piştikten sonra ekmeklerinizi de aynı tavada biraz kızartın. Dilerseniz kalan yağda biraz kapya biber ve soğan soteleyebilirsiniz, nefis oluyor. Sonrasında hamburgerlerinizi istediğiniz malzemeleri ekleyerek zevkinize göre oluşturup, "şu yemeği dışarıda yeseydik iki kişi altmış lira tutmuştu" diye sevine sevine yiyiniz efendim.

Afiyet olsun!

11 Haziran 2014 Çarşamba

Yaz Geldi Limonatası

Merhaba ikimutfakçılar.

Malumunuz yaz geldi. Geçtiğimiz pazar sıcaktan bayılınca benim de aklıma limonata geldi. İnternetten nasıl yapılır ne edilir diye araştırırken bulduğum birkaç tarifi (ki kendileri limonata değil bildiğin şerbet kıvamındaydı) sizler için ekşittim ve huzurlarınıza çıkarıyorum.

Ben limonatayı ekşi sevdiğim için içindeki şeker damak tadınıza uymayabilir, istediğiniz gibi şekeri artırabilir veya azaltabilirsiniz. Bildiğiniz gibi önemli olan gidiş yoludur :)

Malzemelerimiz;
5 limon
1 çay bardağı toz şeker
sıcak su (tam ölçüsünü veremiyorum ama 1,5 -2 lire kadar olmalı)

İlk iş olarak limonlarımızı güzelce yıkayıp kabuklarını ince bir rende ile rendeliyoruz. Rendelediğimiz kabuklara şeker ilave edip tahta kaşık yardımıyla eziyoruz.
Üzerine kabukları rendelenmiş limonları sıkıyoruz ve son olarak da sıcak suyumuzu ekleyip şeker eriyene kadar karıştırıyoruz.
 Bu karışım soğuduktan sonra süzerek şişeleyebilirsiniz. İşte bu kadar kolaay! artık o salak saçma hazır limonatalara muhtaç değilsiniz :) isteğe göre servis yaparken taze nane ekleyebilirsiniz.

Afiyet olsun, kan olsun, can olsun :)

5 Haziran 2014 Perşembe

Kaos Mutfağının Sebzeli Mercimek Çorbası

Kaos Mutfağı adı dağınıklıktan gelmiyor, sakarlıktan geliyor. Ben bazen tam anlamıyla üstünden sakarlık akan bir insana dönüşüyorum. Hani öyle arada bir bardak kıran cinsten falan da değil. O anda mutfakta ardarda bir sürü saçmalık yaşanabiliyor. Mesela böyle bir günümde kabak dolması yaparken yere kocaman tuz kavanozu düşürmüş, onu süpüreyim derken ayağımı kapıya sıkıştırmış, bu sırada kabak dolmasını yakmış, başka tencereye aktarıp onda da yakmıştım. Genelde mutfak kazalarından çok korkarım. Bir kez mutfak kazası yaşandığı anda elim ayağıma dolanıyor galiba. Sonrası ise tam bir kaos.

Benim çok sevdiğim ve sıklıkla yaptığım bir mercimek çorbası tarifim var. Yiyen herkesten de geçer not alıyor. İçinde neredeyse her şey var (protein, vitamin, karbonhidrat), baya besleyici ve sağlıklı yani :)

Dün bu çorbayı yapayım dedim ama meğer yine Kaos Mutfağı günümdeymişim. Önce bulaşık makinesini boşaltırken elim ayağıma karıştı, çatal kaşıklar yere serildi; sonra seçtiğim tencere yaptığım çorbaya küçük geldi, büyük tencereye aktardım; sonra çalışmaz haldeki blenderı tencere içinde dik halde bıraktım salak gibi, bir şekilde o blender devrildi, elim yandı, her yer battı; sonra güya dökülenleri temizledim o yanık kremli elimle, (döndüm baktım ki her yere krem bulaştırmışım) çorbayı tekrar başka tencereye aldım; o sırada yemeğe davet edildik ve çorbanın yarısını oraya götürmeye karar verdik ve  bir tencereye daha aktardık vs.. Ne mübarek çorbaysa artık, dört tencere gezdi , hacı oldu.

Neyse, çorbanın suçu yok sonuçta, benim sakarlığım. Yoksa çorba nefis :) 

rengarenk sebzeler / çorba start alıyor

Sebzeli Mercimek Çorbası

4-5 yemek kaşığı zeytinyağı
1 küçük kuru soğan
1 küçük havuç
1 kapya biber
1,5 çay bardağı kırmızı mercimek
2-3 yemek kaşığı pirinç
1 yemek kaşığı domates salçası (ben yarım kaşık biber-yarım kaşık domates kullandım)
1 büyük domates - rendelenmiş
tuz-çekilmiş karabiber-kimyon-tatlı toz kırmızıbiber
tavuk veya et suyu (isteğe bağlı)
sıcak su
(bu ölçülerden bir hayli çorba çıkıyor, benden söylemesi :) )


kavrulma aşaması / çorba ilk tencere noktasında

Öncelikle soğan havuç ve biberi küpler halinde doğrayın. En son aşamada blenderdan geçeceği için çok küçük olmalarına gerek yok, boyutlarının eşit olmaları yeterli. Sebzeleri zeytinyağında orta ateşte bir miktar soteleyin. Yumuşamaya başladıklarında yıkadığınız mercimek ve pirinci tencereye alın. Salçaları da tencereye alın ve biraz daha soteleyin. Bu kısım çorbanın lezzetini çok artırıyor. Sonra domates rendesini de tencereye alıp biraz daha pişirin. Üzerine kullanacaksanız et veya tavuk suyunu (ben tavuk suyu koydum) ve kaynar haldeki suyu (miktarı göz kararı ayarlamak gerekiyor, bu ölçülerde 2-3 litre arası yeterli olacaktır) ekleyip, baharatları da ekleyin. Kaynadıktan sonra altını kısın ve sebzeler yumuşayıp mercimekler ve pirinçler dağılana dek pişirin. Blenderdan geçirin, bu aşamada çorba bir miktar daha yoğunlaşacaktır, eğer kıvamını açmanız gerekirse kaynar su ekleyerek tekrardan bir-iki taşım kaynatmanız yeterli. Sıcak servis yapın.


son hali / badireler sonrası çorba finish noktasına ulaştı

Afiyet olsun!



2 Haziran 2014 Pazartesi

Müthiş Atıştırmalık: Çikolatalı Kurabiye

Ay merhaba,

Yine uzuuun süredir görüşmüyoruz. Ne yapıyor peki İki Mutfak ekibi? Kurabiye. Evet, sizin için bunca zamandır deli gibi kurabiye yapıyordum sevgili okurlar.

Yalanıma inandınızsa biraz da kurabiyelerden bahsedelim. Bu tarifi birkaç yıl önce rastgele bloglardan birinde görüp denemiştim. Meğersem o blog şimdi kaçırmadan takip ettiğim Joy The Baker'mış. Joy birkaç hafta önce aynı tarifi güncelleyerek tekrar yayınladı. Başlığı da The Best Brown Butter Chocolate Chip Cookies. E bu isimdeki tarifi yapmak zaten mecburi gibi bir şey. Brown butter kısmından da benim daha önce yaptığım tarif olduğunu hatırladım ve hemen denenecekler listeme attım. İlk deneme oldukça başarılıydı. Ancak bana biraz fazla tatlı ve fazla yağlı geldi, kısaca fazla Amerikan diyebiliriz, iç bayan cinsten :).  Bu yüzden miktarları biraz değiştirerek ikinci bir deneme yaparak tarifi "Türkleştirmeye" çalıştım. İkinci denemem çok güzel oldu!


ecnebi tabirle 'mise en place', benim tabirimle 'ordu göreve hazır', Kenan Evren'e göre 'Ayşe tatile çıksın'

Bu tarifte browned butter kullanılıyor. Türkçeye düz çeviriyle kahverengileştirilmiş tereyağı, bizim mutfak dilince bildiğimiz haliyle çorbaların üstüne koyduğumuz kavrulmuş tereyağı. Lezzetini inanılmaz yükseltiyor. Hazırlarkenki kokusu bile başımı döndürdü. Mis mis! İyi bir tereyağının herhangi bir yiyeceğe yaptığı katkı zaten tartışılmaz. Bu tarifin olayı tereyağı, sakın ola margarin veya sıvıyağ kullanmayın. Zaten bence genel olarak margarin kullanmayın. İlla kullanacaksanız da bu kurabiyeyi yapmayıverin.

Ayrıca kurabiyenin içinde pekmez var. Koymasak da olur belki, ben iki denemede de koydum. Pekmez kurabiyenin içinin yumuşak, ecnebilerin deyimiyle "chewy" olmasını sağlıyor.


Önemli püf noktaları: Kullanacağınız malzemeler oda sıcaklığında olsun, yoksa buz gibi bir tereyağını şekerle krema gibi olana dek çırpmak ya da hamura eklediğiniz soğuk yumurtaların hamurun kimyasını birden değiştirmesi gibi zorluklarla karşılaşabilirsiniz. Hamurun son hali size çok yumuşak görünebilir, sakın ola un eklemeyin, kıvamını soğuduktan sonra alacaktır. Hamur hazır hale geldikten sonra en az 20 dk. buzdolabında dinlendiriliyor, bu kısmı lütfen atlamayın, hamurun kendine gelmesi için çok önemli. Son uyarım pişirme süresi. 12-15 dk'yı aşmayın. Arada bir kurabiyeleri kontrol edin ve kenarları hafif kahverengileşip üstleri güzel bir altın rengine dönüşmeye başladıklarında fırından alın. İlk çıktıklarında doğal olarak çiğ gibi görünecekler ama tepsiden almadan önce soğumalarını beklemeniz gerekiyor.

Bu kadar ıvır zıvır yazdım, zahmetli bir tarif gibi görünebilir ama çok kolay ve hemencik yapılan nefis bir tarif. Tavsiyem kesinlikle yapmanız yönünde :)

Malzemeler:
200 gr oda sıcaklığında tereyağı
100 gr (yarım su bardağı) kahverengi şeker
1 tatlı kaşığı pekmez
1 paket vanilya veya 1 tatlı kaşığı vanilya özütü
100 gr (yarım su bardağı) şeker
1 büyük yumurta + 1 büyük yumurtanın sarısı
2 bardak un
Yarım pk. kabartma tozu
Yarım çay kaşığı tuz
80 gr. (bir pakete denk geliyor) bitter çikolata (kakao oranı %70 olanlardan)

Öncelikle tereyağının yarısını (100 gr.) küçük bir sos tenceresine alıp kısık ateşte arada bir tencereyi çevirerek eritmeye başlayın. Tereyağı eridikten sonra önce köpürmeye, sonra yavaş yavaş kavrulmaya başlayacak. Tereyağının içindeki partiküller tencerenin dibine inip, güzel bir kahverengi renk alıp, o nefis kavruk koku yaymaya başladığında ocaktan alın ve yanmaması için başka bir kaba aktarın. Soğumasını bekleyin (buzdolabına koymayın)

Bitter çikolatayı ince parçalar halinde kıyın.

Kalan yumuşamış haldeki 100 gr. tereyağını ve kahverengi şekeri bir kaba alıp mikserin en düşük hızında (spatula ile de yapılabilir) yumuşacık olana dek çırpın. Vanilya ve pekmezi ekleyip tekrar çırpın. Kenarda bekleyen ve artık soğumuş olan kavrulmuş tereyağı ve beyaz şekeri ekleyip çırpmaya devam edin. Şeker eriyecek ve karışım kabarıp rengi açılacak. Sonra yumurtayı ve yumurta sarısını da ekleyip son bir kez tamamen karışana dek çırpın ve mikseri kenara alın. Unu, kabartma tozunu ve tuzu ekleyin ve bir spatula yardımı ile tüm kuru malzemeyi hamura yedirin. Son olarak çikolatayı ekleyin, kabın üzerine bir streç film kaplayarak buzdolabında 20-30 dk. arasında soğutun. (süreyi uzatırsanız hamur çok sertleşecek ve şekil vermeniz zorlaşacaktır)

20. dk sonunda fırınınızı 175 dereceye ayarlayın.Yağlı kağıt serilmiş bir tepsiye hamurdan cevizden daha büyük yuvarlaklar yaparak yerleştirin. Pişerken çok yayılıyorlar, o yüzden en az  5'er cm. arayla dizin derim. Yerleştirirken her bir kurabiyenin üzerine hafifçe bastırın. Fırına verip 12 dk. sonunda kontrol edin, güzel bir altın rengini almaları gerekiyor. Hala beyazlarsa 2-3 dk. daha fırında tutabilirsiniz.

evde ve ofiste bizzat denedim, ikisinde de sonuç mikemmel!
Fırından çıkan kurabiyeleri 20 dk. kadar tepsilerinde soğumaya bırakın. Sonrasında ister hepsini kendiniz yiyin, isterseniz insanlara dağıtıp onları da mutlu edin :)

Bon apetit efendim!

4 Nisan 2014 Cuma

Cumartesi Bahar Geldi, Ben de Mercimek Köftesi Yaptım

Merhaba. Bloğu çok ihmal ettik. Pek takip edilmeyen bir blog olunca sahibi bile unutuyor tabi varlığını :)

Genelde uyanmamakta direnen bünye nedense hafta sonu sabahları ters işlem moduna alıyor kendini. Böyle sabahlarda, biraz da bahar havası falan varsa mutfakta olmak güzel bir şey. Ben de madem hava güzel dedim, mercimek köftesi yaptım. Neden? Çünkü hava güzel->açık hava->yeşil alan->piknik->mercimek köftesi. Mantık çok basit. Mercimek köftesine daha önce hiç cesaret etmemiştim, bana hep zahmetliymiş gibi geliyordu. Çok kolaymış ayol! Önemli olan mercimek-bulgur ikilisini uygun oranda birleştirebilmek. Sıkı bir internet araştırması üzerine kendi deneyimlerimi ekleyince baya güzel oldu. İnternette ölçü olarak çok farklı tarifler var, kimi bire bire ölçü kullanıyor, kimi iki ölçü mercimeğe bir ölçü bulgur koyuyor, kimi bir sürü bulgura karşılık azıcık mercimekle yapıyor... Anlayacağınız bu mercimek köftesi işini çok karıştırmışlar. Daha adı bile kesin değil, kimi mercimek köftesi diyor kimi mercimekli köfte. 

Neyse ki ben varım sevgili takipçiler, içiniz rahat olsun, buyrun denenmiş onaylanmış mercimek köftesi tarifi.

Mercimek Köftesi
2 ölçü* kırmızı mercimek
5-6 ölçü su
1 ölçü ince bulgur
tuz, karabiber, tatlı kırmızı toz biber, kimyon, istenirse pul biber
yarım çay bardağı kadar zeytinyağı
1 soğan
1 tatlı kaşığı domates salçası
1 tatlı kaşığı biber salçası
4-5 dal taze soğan - ince doğranmış
yarım demet maydanoz - ince doğranmış

*ben çay bardağı ile su bardağı arasında bir küçük bardak kullandım. Burada önemli olan oranları değiştirmeden tüm ölçme işlemlerini aynı bardakla yapmak.

Öncelikle kırmızı mercimeği yıkayıp, suyu ekleyip ocağa alın. Kaynadıktan sonra altını kısıp, kısık-orta ateşte pişirin. Arada karıştırın ki dibi tutmasın. Mercimekler iyice açılmalı ve biraz sulu kalmalı. Sonra altını kapatın, bulguru ekleyip karıştırın ve tencerenin kapağını kapatarak demlenmeye bırakın. Kuru bir bulgur pilavı kıvamına gelmesi gerekiyor.

Bu sırada incecik doğradığınız kuru soğanı biraz zeytinyağı ile kavurun. Soğan iyice yumuşadığında salçayı ekleyip kokusu çıkana kadar kavurun ve bu karışımı da soğuması için kenara alın.

bunları da miniş miniş doğruyoruz


Yoğurulabilecek kadar soğuduklarında, önce mercimek karışımını tuz-karabiber ve istediğiniz diğer baharatlarla (kimyon kesinlikle eklenmeli) iyice özleşene kadar yoğurun, ve 5-10 dk. dinlendirin. Ardından salçalı karışımı ekleyin ve tekrar yoğurun, 5-10 dk. daha dinlendirin. Vaktiniz yoksa dinlendirme kısımlarını atlayabilirsiniz, ancak hem köftenin özleşmesi hem de yeşilliklerin eklendiğinde sıcakta ölmemesi için aralarda dinlendirmekte fayda var :) Son olarak da taze soğan ve maydanozu ekleyin ve şekil vererek servis tabağına alın. İşte bu kadar! 



Afiyet olsun!

11 Şubat 2014 Salı

Ev Yapımı Tavuk Suyu

Merhaba iki mutfak izleyenleri. Biz böyle izleyenler falan yazıyoruz ama blogu üç kişi falan okuyordur en fazla jldslşflkjl

Bugün sizlere ev hanımlığının önemli kriterlerinden biri olan ev yapımı tavuk suyu yapmaç olayını anlatacağım. Malumunuz; aklı başında, eteği belinde hiçbir hatun evine hazır yiyecek falan sokmaz, mümkün olduğunca evinde doğal malzemelerle, temiz temiz hazırlar.

Şaka bir yana, bulyonlarda - jel tavuk sularında falan halay çeken bir sürü koruyucu, katkı maddesi, MSG denen lanet maddelerden uzak durmak adına ben de tavuk suyu yaptım ve dondurucuya attım. Bulyon tadını ve kokusunu pek sevmemem de bu adımı atmamda etkili oldu tabi. "Şimdiki tavuklar" tavuk olmadığı için, tavuk suyu ne çok yağlı olabiliyor; ne de çok lezzetli. Bu yüzden ben karışıma kafama göre sebze-baharat falan da ekledim. 

Tavuk Suyu
5 adet tavuk kalça (organik tavuk-köy tavuğu bulabilirseniz ne ala)
1 adet soğan
2 adet havuç
3-4 diş sarımsak
2 adet kapya biber
yarım demet kadar maydanoz
tane karabiber
su

Tüm malzemeleri yıkayıp, soyup, doğrayıp tencereye alıyoruz. 

başına geleceklerden habersiz tavuk ve saz arkadaşları

Benim kullandığım 6 litrelik bir derin çelik tencereydi. Üzerine 3-4 litre kadar su ekleyip (sebzelerin üstünü 3-4 parmak aşsın), ocağa alıyoruz. Kaynadıktan sonra orta-harlı ateşte (altını kısmayın, iyice kaynasın şöyle fokur fokur) 1,5 - 2 saat kaynatıyoruz. Bu kadar basit. Biraz soğuduktan sonra süzüp, dilediğiniz yemekte kullanabilirsiniz. 

Ben buz poşetlerine doldurup dondurucuya attım. Aha da bu:

tavuğun başına gelenler

Poşetlere doldururken de cezve kullandım pek rahat oldu. Sanıyorum 8-9 poşet kadar tavuk suyu çıktı. Yemek yaparken istediğim kadar kesip kullanıyorum. Ay bir ev hanımı hissediyorum ki kendimi sormayın gitsin!

Bir sonraki tarifimiz, evde tarhana yapımı olacak.. hahaha ne tarhanası ayol hemen de inandınız.. bir sonraki tarifimiz henüz belli değil sevgili üç takipçiden biri, o yüzden bizi izlemeye devam, kıps ;)

8 Şubat 2014 Cumartesi

Hazır kek ile kolay tiramisu

merhaba sevgili iki mutfakçılar. çoğunlukla ne yemek yapacağını bilemeyen, bildiğinde ise bazı saçmalıklar yapabilen bir insan olarak yemek bloguyla ne işim var diye düşünürken aklıma ilk kez yaptığımda dahi müthiş olan tiramisu tarifim geldi. yaklaşık 85 denememde de başarısız olduğum "chocolate chip cookie" denen ecnebi kurabiyesinin aksine tiramisu gayet ağızlara layık diye tabir edilen düzeyde yapabildiğim bir tatlı. teyitli tarif yani ;) bu nedenle de sizlerle bu tarifi paylaşmak istedim. eğer birkaç kişi bu blogu okuyorsa işte onlar çok şanslı heheh..

malzemelerimiz şöyle;
1 adet kakolu hazır kek tabanı
100 gr labne peyniri (yarım paket)
500 ml süt
1 paket vanilya
2 tatlı kaşığı kahve (nescafe yani)
1 su bardağı sıcak su
3 çorba kaşığı un
3 kahve fincanı şeker
1 yumurtanın sarısı
kakao

öncelikle malzemelerimizi aşağıdaki şekilde diziyoruz :)
sonra, iki parça halinde olan keki iki ayrı tabağa alıyor ve sıcak suda erittiğimiz kahve ile ıslatıp bir kenara koyuyoruz. bunu önden yapmak önemli çünkü şimdi hazırlayacağımız kremayı soğumadan evvel kekin üzerine dökmek gerekiyor. yani kremadan önce kekinizin iyice ıslak olması lazım.

kekimiz bir yandan kahve ile özleşedururken, kremamızı hazırlamaya başlıyoruz. bir tencereye süt, şeker, un, vanilya ve yumurta sarısını koyup orta ateşte sürekli karıştırarak pişiriyoruz. topaklanmaması için sürekli olarak karıştırmak önemli.
piştikçe kıvam almaya başlayacaktır. yaklaşık 15-20 dk sonra, istediğimiz kıvamı aldığında ocağın altını kapatıyor ve labne peynirimizi ekliyoruz. labneyi ekledikten sonra da güzelce karıştırarak pürüzsüz bir krema elde ediyoruz. labneyi ekledikten sonra ne kadar çok karıştırırsanız o kadar iyi. (işin püf noktası işte bu, labneyi manyaklar gibi karıştırıp özleştireceksin ;) kıps)
labne işlemi de tamamlandıktan sonra kremamız artık hazır!
şimdi sıra geldi krema ile keki buluşturmaya.. bunun için önceden ısladığımız kek yuvarlaklarından birinin üzerine kremanın yarısından biraz daha azını dökerek eşit bir şekilde yayıyoruz. sonrasında diğer keki bu kremalı kekin üzerine kapatıyoruz ve kalan kremayı da hepsinin üstüne döküyoruz.
spatula yardımıyla güzeelce yayıyoruz. kenarlarını da kapattınız mı işlem tamamdır :) artık soğumak üzere buzdolabında bekletmeye hazır. yaklaşık 2-3 saat dolapta beklettikten sonra  üzerine kakao serpiştirerek servis edebilirsiniz. ben henüz kakao aşamasına geçmediğimden tiramisumun son halini kakaosu eksik olarak paylaşıyorum :)

afiyet olsun :)

4 Şubat 2014 Salı

Bir Emek Apartmanı Klasiği: Sebzeli Omlet

Ah, Emek Apartmanı.. (duygusal müzik girer)

Yeşim'le ev arkadaşı olarak geçirdiğimiz üç yılın en önemli şahididir Emek. Adı gibi emektar, yıllık bir apartmanın dar merdivenlerle çık çık bitmeyen beşinci katında, minik bir evimiz vardı. Öyle çok güzel ya da nostaljik ya da ne bileyim trend falan değildi; bildiğin bir apartman dairesiydi ama yine çok güzel, hep anımsanacak anların yaşandığı, bence çok özel bir evdi.

Emek'te kahvaltı yapmayı pek severdik, çünkü çok nadir kahvaltı yapardık. O sofraların baş tacı da hep şimdi vereceğim omlet oldu (bence ben çok sevdiğim için hep yapıyordum ondan oldu ama neyse hihihi) Bu tarif biraz İspanyol Omleti'nin geliştirilmişi gibi bir şey, ama içinde her şey var ve çok lezzetli. Mantığı da oldukça basit, patatesi küp doğrayıp, az yağda pişene kadar çevirip; elinizde ne malzeme varsa, canınız ne istiyorsa yumurta ile karıştırıp tavaya ekliyorsunuz. Ama ben yine de ölçülü mölçülü tam tarif vereyim.

sadece hazırlık aşaması fotoğrafım varmış meğer hehe 






















Sebzeli Omlet (3-4 kişilik)

1 ad. büyük patates
1 büyük domates
1 kapya biber
1 yeşil biber
3-4 dilim kaşar peyniri
1 çay bardağı kadar haşlanmış mısır
bir tutam maydonoz
3-4 yumurta
tuz
karabiber
tereyağ

Patatesleri minik küpler halinde doğrayın. Yapışmaz bir tava içinde bir çorba kaşığı kadar tereyağını eritip patatesler yumaşayıncaya dek çevirin. Derin bir kaba kabukları soyulmuş doğranmış domatesi (suyunu almamaya çalışın), yine minik küpler halinde doğradığınız kaşar peyniri ve biberleri, ince doğranmış maydonozu, mısırı ve baharatları alın. Burada koyacağınız yumurta miktarı önemli. Tüm malzemeleri içine alacak (tavadaki patatesleri de hesap edin) ve tavada omleti ters çevirirken dağılmayacak kadar olmalı. Bu tarifte 4 yumurta kullanmak ideal. Hepsini karışıtıp kızarmaya başlayan patateslerin üstüne eşit miktarda yayın, ocağın altını kısın ve kapağını kapatın. Omlet pişmeye başlayıp altı kızardığında; balık tavanız varsa onun kapağı ile, yoksa tavanız ölçülerinde bir tabak ile alt-üst edip diğer tarafını da pişirin.

Sıcak sıcak yiyin!

Deneyin, sonra geliştirmesi size kalmış :) Mesela kavrulmuş mantar + kapya biber, taze soğan, maydonoz, kaşarlı yumurtalı karışım  ya da kavrulmuş soğan ve rendelenmiş ve suyu süzülmüş kabak + dereotu, beyaz peynir ve birazcık krema ile bir kaşık un eklenmiş yumurtalı karışım vs...


Bizi izlemeye devam ediniz efendim

31 Ocak 2014 Cuma

Vakti Geçti Demeden: Aşure

İki Mutfak bitti sanmayın, devam ediyor sevgili mıtfak dostları. 

Ben bu aralar yaptığım tarifleri analog makineyle çekme merakına kapıldım. Yapayım, çekeyim, tab ettireyim, siteye koyayım derken bir bakıyorum tarifi unutmuşum bile. Tab ettirdiğim fotoğrafların bazılarının siteye konmayacak kadar kötü olması da cabası : ) Neyse, şurada toparlamaya başladım fotoları, umarım iyi gider.

Uzuuun bir süredir yazılmayı bekleyen bir tarifim var sırada. Bu yıl sırf kendime “bunu da yaptım ve oldu” demek için aşure zamanını sabırla bekledim ve kendi nacizane aşuremi yaptım efendim. Oldu mu peki? Valla çok iyi oldu çok güzel de iyi oldu. Tarife kendi eyyorlamalarımı da kattım ama öyle bazı aşure yapanlar gibi her bulduğumu da tencereye atmadım, pek güzel oldu bence.

Öncelikle, bence aşure hassas bir olay. Ben çok sevdiğim için böyle düşünüyorum muhtemelen. Düzgün bir aşure bir kere beyaz olmalı, buğdayı tam pişmiş ve açılmış, şekeri iç baymayan, hafif portakal kokulu, malzemesi içinde iyi dağılmış olmalı. Her şey aşurede yer almamalı, mısır elma falan koymayın şuna allah aşkına.  Üst süslemesi servisten hemen önce yapılmalı ki nemlenmesin. Hele ki süslemede kullanılacak fındık-badem gibi kuruyemişler şöyle bir kavrulursa süper olur (aaa bildiğin kendi aşuremi anlattım ayol)

Evet, aşure sevmeyenler muhabbetten sıkılıp sayfayı kapattılarsa tarife geçebiliriz. Buyrun efendim, 

Aşure, a.k.a Nuh’un Çorbası:

1 su bardağı / 250 gr. aşurelik buğday
1/2 su bardağı / 125 gr. nohut
1/2 su bardağı / 125 gr. kurufasulye
6-7 adet kuru kayısı
yarım çay bardağı kuru üzüm (üzümler ne kadar açık renkli olursa o kadar iyi olur)
yarım çay bardağı pirinç
2 su bardağı tozşeker
bir avuç kadar çiğbadem (tuzsuz file badem de kullanabilirsiniz)
bir adet portakal
6-7 adet karanfil tanesi
1 adet çubuk tarçın
ayrıca kenarda kaynar halde bekleyen su

Üst süsleme için: çamfıstığı, çiğbadem, fındık, kuşüzümü, tarçın vs.

Aşure yapmak biraz zaman alan, özen isteyen ama çok eğlenceli bir olay!
1. gün (geceden): Buğdayı iyice yıkayın ve süzün. Bir tencerede üstünü 2-3 parmak geçecek kadar suda haşlayıp, suyunu çekince üstünü geçecek kadar kaynar su ekleyip kapağını kapatın ve kenara alın. Fasulye ve nohutları da ayrı kaplarda normal sıcaklıkta su ile ıslayın.

Tembeller de sayfayı kapattılarsa ikinci güne geçebiliriz.
2. gün: Ön hazırlık olarak, nohut ve fasulyeyi süzüp, tekrar normal su ekleyip ayrı tencerelerde yumuşayıncaya kadar pişirin (dağılmasınlar). Aşureyi yapacağınız ana tencereye (benim tencerem 6 litrelik çelik tencereydi, bu ölçülere tam denk geldi) artık iyice şişen buğdayı alıp (suyu varsa süzün), üstüne 2 litre kadar kaynar su ekleyip orta ateşte kaynatmaya başlayın. Her buğday farklı olabileceği için burada süreyi siz tutturacaksınız, buğdayın iyice açılıp özleşmesi ve beyazlaması gerekiyor. Bu sırada kayısıları minik kareler halinde doğrayın ve bir tatlı kaşığı şeker eklediğiniz cezvede 5 dk. kaynatın. Kayısıları alıp üzümleri aynı suya atın ve bir 5 dk. da onları kaynatın. Bademleri sıcak suda bekletin, kabuklarını soyun ve doğrayın. Üstüne koyacaksanız kuşüzümlerini de bir miktar kaynar suda bekletip süzün (aşurenin içine atarsanız karartabilir). Portakalın kabuğunu beyazını almadan soyun ve incecik şeritler halinde doğrayın, veya dilerseniz rendeleyebilirsiniz. Karanfilleri küçük bir cezvede bir çay bardağı suda 2-3 kaynatın, aromasını veren karanfilleri çıkarın ve atın, suyunu aşurede kullanacağız.

Sonrası ise çok kolay, buğdaylar hazır olduğunda önce nohutu tencereye alıp 5-6 dk kaynatın, sonra fasulyeyi aynı şekilde. Sonrasında pirinci tencereye alın. Tek tek kayısı, üzüm ve bademi, çubuk tarçını, karanfil suyunu ve portakal kabuğunu ekleyin. Her bir malzemeyi tencereye aldıktan sonra birkaç dakika kaynatın.  Bu aşamalar arasında aşurenin dibinin tutmaması için ara sıra tahta kaşıkla karıştırın, ayrıca kıvamını sürekli kontrol edin ve eğer gerekiyorsa kaynar su ekleyin. En son şekeri ekleyin ve kaynadıktan sonra ateşi kısın. Şekeri eklediğiniz anda aşurenin tüm kimyası değişiyorJ. Şekeri ekledikten sonra bir beş dakika daha pişirin, içinden çubuk tarçını bulup çıkarın ve altını kapatın. Aşure ılınınca kaplara alın, servisten önce üzerlerini istediğiniz gibi süsleyip, tadını çıkarın!


Aha bunlar da benimkiler:

Vakti geçti demeyin, hadi yapın! (bana da gönderin ama ehehe)